2. Muaviye’nin hayatı
7. islam halifesi ve Yezid´in oğludur.
II. Muaviye 28 Mart 661’de doğmuş olup babası Emevi hanedanından Yezid idi ve annesi Hicazdaki Kureyş kabilesi soyundan idi. Annesinin babası Ebu Haşim bin Utbe bin Rabia Basra Valisi idi ve annesi Yezid ile 660da evlenmişti. II. Muaviye Yezid’in 6 oğlu ve sayısı bilinmeyen kızlarından en büyüğü idi. Bir kaynağa göre dedesi I. Muaviye 551’de kendini halife ilan ettiği aynı gün oğlu olan Yezid’in bir oğlu olmasının haberini almıştı, ama diğer kaynaklar bunun sonradan Emeviler henadan sona ermekte iken ortaya atılan bir uydurma olduğunu iddia ederler.[1] El Tabari I. Muaviye öldüğünde torunu olan II. Muaviye’nin 13 yaşında olduğunu bildirir.
II. Muaviye çocukluğu ve gençliğinde babası Yezid oğlunun Hüseyin bin Ali ve Abdullah bin Zübeyr taraflısı birinin suikastine maruz kalacağından korktuğu için Halifelik sarayından ayrılmamasına karar vermiş ve II. Muaviye de orada özel hocalardan özel dersler alarak eğitim görmüştü.
II. Muaviye’nin evlilikleri de problemli idi. Dedesi I. Muaviye onun diğer bir önemli Arap kabilesinden eş bulmasını, böylece Emevi hanedanını güçlendirmesini istedi. Ama II. Muaviye’nin evlendiği birinci karısı 677’de öldü. 678’de ve 68’0de iki kadınla daha evlendi ama bunlardan da çocuğu olmayınca ikisini de boşadı. 683’de babası Yezid diplomatik nedenlerle onu bir yabancı prensesle dördüncü defa olarak evlendirdi; ama II. Muaviye bu karısında o kadar nefret etmiştir ki babası ölünce ondan hemen boşanmıştır.
II. Muaviye siyasetle pek az ilgilenmekte idi. Halifeliğin babadan oğula irsi olarak geçmesinin doğru olmadığını ve halifenin şura ile seçilmesinin daha doğru olduğunu düşündüğü bildirilir. Babası Yezid öldüğünde halife olmak istemediği halde devlet idarecileri ve saray mensuplarının halife olmanın doğru olduğunu ve erdemli hüküm sürmenin mümkün olduğunu ona inandırdıktan sonra halifeliğe geçtiği bildirilir.
Halifeliğe geçtikten sonra günlük devlet idaresini büyük dayısı olan bin Bahdal’a bıraktı.
Halife olunca verdiği ilk siyasi kararı Hicaz’da isyan etmiş olan Abdullah bin Zübeyr ile çatışmaların kesilip bir mütareke uygulaması idi. II. Muaviye açık olarak babasının son aylarında Medine ve Mekke’ye gönderdiği ordunun ve bu ordunun Medine’yi talan etmesinin ve Mekke’de ve Kabe’da büyük zararlar doğurmasının aptalca alınan bir karar ve saygısızlık, hatta kutsal şeylere küfür olacağını açıkca ilan etmiştir.
Abdullah bin Zübeyr o zaman Mekke ve Medine’de halife olarak kabul edilmişti. Hemen birkaç ay sonra Mısır ve Suriye’nin bir parçası olan Filistin’de halife olarak kabul edildi. Basra’da Irak valisi olan Ubeydullah bin Ziyad kaçmak zorunda kaldı ve Kufe tamamiyle Abdullah bin Zübeyr’i tutmaktaydı. İran Haricilerin elindeydi. II. Muaviye’nin elinde sadece Suriye ve Şam kalmıştı.
683’de mütareke ilan edildikten sonra Muaviye iç işleri ile uğraşmaya başladı ve önemli bulduğu üç konuda yasalar çıkardı. Bu konular: Kadınların haklarının korunması, hiç kimsenin bir suçtan idama mahkûm edilmemesi ve zekatın herkese zorunlu olup uygulanmasının devlet eliyle kontrol edilmesi idi. Her üç yasa da ölümünden sonra hemen yürürlükten kaldırılmıştır.
Diğer taraftan Abdullah bin Zübeyr’le yapılan ateşkesin uygulanmadığı ve iki taraf arasında devamlı çatışmalar olduğu açıkca görülmekte idi. 684’de II. Muaviye bu gittikçe kritik hale gelen çatışmalara bir çare bulmak gerektiğini anladı. Hicaz’a ve Mekke ve Medine’ye yeni bir ordu gönderip isyanı bastırmayi katiyetle redetti. Hicaz’daki Abdullah bin Zübeyr’e bir elçi gönderek eğer barış ilan edilirse kendi çocuğu olmadığı için Abdullah bin Zübeyr’i manevi evlat edinerek tahtına varis yapabileceğini bildirdi. Fakat bin Zübeyr’in danışmanları II. Muaviye’nin daha sakalı çıkmamış bir genç olduğunu, savaşmaktan korktuğunu ve savaşta hemen yenilebilineceğini söyleyip bunu reddetmesini tavsiye ettiler. Abdullah bin Zübeyr’de onlara katılarak Muaviye’nin bu teklifini kabul etmedi ve onun gönderdiği elçiyi de hapise attırdı. Çarpışmalar devam etti ve daha ciddileşti.
Muaviye, bin Zübeyr’e diğer bir elçi göndererek, eğer hayatına zarar verilmeyeceği andı içilirse Abdullah bin Zübeyr lehine halifelikten feragat edeceğini bildirdi. Bu elçilik de Abdullah bin Zübeyr tarafından kabul edilmedi.
II. Muaviye birçok kişinin bir iç savaşta hayatını kaybedeceğine kendinin tek kişi olarak hayatını kaybetmesinin daha uygun olduğunu bildirerek halifelikten feragat ettiği bilinmektedir. Bundan iki hafta sonra da ölmüştür. Birçok tarihçi ve yorumcu II. Muaviye’nin bu kararını harpçi olmayan uysal tabiatine atıf etmişlerdir. Şii taraftarları yazarlar ise II. Muaviye’nin tahtından ehl-i beytin kanının kokusunu duyduğunu, bunun için önce Şii olup ondan sonra tahttan feragat ettiğini yazarlar. Bazı yazarlarsa Şam’daki devlet idarecilerinin II. Muaviye’ye feragat etmemesi için yalvardıklarını; onun bunları kabul etmediğini; onun yerine Halife olarak geçmeyi kabul eden kuzeni Mervan’la görüştüklerini ve bundan sonra II. Muaviye’nin tahttan ayrılma şöleninde zehirlenerek öldürüldüğünü yazarlar. Diğer yazarlar ise Mervan’in halifelik tahtını eline geçirmek için I. Yezid’in küçük oğlu olan Halid’i kendine varis yapma için söz verdiğini bildirirler.