Nicolay Çavuşesku kimdir
(26 Ocak 1918 – 25 Aralık 1989)
Romanya Eski Devlet Başkanı Nicola Ceausescu
26 Ocak 1918 tarihinde Romanya’nın Scornicesti şehrinde doğdu. 1930 yılında komünist gençlik hareketlerine karıştı. Defalarca hapse atıldı. İkinci Dünya Savaşı’ndan ve komünist ihtilalin gerçekleşmesinden sonra, orduyla irtibatı temin etti. 1948 yılında Komünist Parti merkez komite üyeliğine seçildi. 1945’ten sonra ülkeyi diktatörce yöneten Gheorghe Gheorghiu Dej’in korumasına girdi. 1955 yılında Polit Büro üyeliğine getirildi. 1965 yılında parti genel sekreteri, 1967 yılında Devlet Konseyi Başkanı oldu. 1974 yılında Devlet Başkanlığına seçildi.
Yalnızca devlet başkanından emir alan gizli bir güvenlik teşkilatı kurdu. Akrabalarını önemli görevlere yerleştirdi. Milyarlarca dolar servet sahibi oldu. En küçük bir muhalefete bile izin vermedi. Bütçe açığını kapatmak için tarım ürünlerini ve sanayi mallarını dışarı sattı. Ülkede büyük bir sıkıntı başgösterdi. Halk ayaklandı. Askerlerin 17 Aralık 1989 tarihinde göstericilerin üzerine ateş açması üzerine rejim çöktü. Kısa bir sorgulamadan sonra 25 Aralık 1989 tarihinde kurşuna dizilerek öldürüldü.
İlk yılları ve siyasi kariyeri
Nikolay Çavuşesku’nun Târgovişte Polisi’nce tutuklanması (1936)
Olt ili’nin Scorniceşti kasabasında doğan ve çiftçi bir ailenin çocuğu olan Ceauşescu, fabrikalarda çalışmak için henüz 11 yaşındayken Bükreş’e gitti. 1932 yılı başlarında yasadışı Romanya Komünist Partisi’ne (PCR) katıldı ve 1933’de grevi kışkırtmaktan ilk defa tutuklandı. İkinci defa, demiryolları işçilerinin yargılanmasını protesto eden dilekçeye imza toplaması nedeniyle 1934 yılında tekrar ve bunu benzer faaliyetler nedeniyle iki kere daha tutuklandı. Bu tutuklamalar ona polis kayıtlarında “tehlikeli komunist kışkırtıcısı” ve “aktif komünist ve anti-faşist propogandacı” tanımlamalarını kazandırdı. Daha sonra yeraltına inmesine rağmen, 1936’da tekrar yakalanarak, anti-faşist eylemleri nedeniyle iki yıl boyunca Doftana Hapishanesi’nde mahkûm edildi.
1939’da hapisten çıkışı sonrasında, Rumence kaynaklara göre 1945 yılında evleneceği ve politik hayatı boyunca devamlı artan bir role sahip Elena Petrescu ile tanıştı (İngilizce Kaynaklara göre 1946 yılı). 1940’da tekrar tutuklanıp, bir kez daha hapse atıldı. 1943’de, Gheorghe Gheorghiu-Dej ile aynı hücreyi paylaşacağı Targu Jiu Hapishanesi’ne aktarıldı. İkinci Dünya Savaşı sonrasında, Romanya’nın Sovyet etkisi altına girmeye başladığı dönemde, Komünist Gençlik Birliği Sekreterliği görevinde bulundu (1944-1945).Komünistlerin 1947’de gücü ellerine geçirmeleri sonrasında, kendisine Tarım Bakanlığı verildi. Sonra, Gheorghe Gheorghiu-Dej’in altında Silahlı Güçler Bakan Yardımcılığı görevinde bulundu. 1952’de Gheorghiu-Dej, onu Ana Pauker’dan boşalan PCR’nin “Moskova Kanadı/Hizibi” Merkez Komitesi Liderliği’ne atadı. 1954 yılında, Politbüro’nun tam üyesi olarak, sonunda parti hiyerarşisinin ikinci yüksek pozisyonuna ulaştı.
Ülke liderliği
Gheorghe Gheorghiu-Dej’in Mart 1965’de ölümünden üç gün sonra, Ceauşescu Romanya İşçi Partisi Birinci Sekreteri oldu. Gerçekleştirdiği ilk hareketlerden biri de partinin adını Romanya Komünist Partisi (PCR) olarak değiştirmek oldu ve yanı sıra devletin adı olan “Halk Cumhuriyeti”ni de “Romanya Sosyalist Cumhuriyeti” olarak ilan etti. 1967’de, ünvanlarına Devlet Konseyi Başkanlığı’nı de ekleyerek konumunu pekiştirdi. 1968-70 arasındaki temizlik hareketiyle Stalin yanlısı olarak bilinen yöneticileri görevden uzaklaştırdı. Başlangıçta, bağımsız dış politikası ve Sovyetler Birliği’ne kafa tutar davranışları ile, ülkesinde ve de Batı dünyası’nda popüler bir kişilik oldu. 1960’da Varşova Paktı aktif üyeliğini sonlandırdı, böylece Romanya sadece kâğıt üstünde bir üye olarak göründü. 1968 yılında Varşova Paktı Güçleri’nin Çekoslovakya’yı istilasında yer almayı reddetmekle kalmadı, açıkça ve üzerine basa basa bu hareketi kınadı. Sovyetler Birliği, Çavuşesku’nun sözdinlemezliğini hoş gördüyse de, Romanya’nın Moskova’dan bağımsız görünüşü, Doğu Bloku’nda kendine mesafeli bir konum yarattı.
Devam eden yıllar boyunca, ABD ve Batı Avrupa’ya karşı açık politika güttü. Romanya, Batı Almanya’yı tanıyan, IMF’e katılan ve ABD Başkanı Richard Nixon’ın ziyaret ettiği ilk komunist devlet oldu. 1971’de, Romanya Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması (GATT) üyesi oldu. Ayrıca, Romanya ve Yugoslavya, Doğu Bloku’nun çöküşü öncesinde Avrupa Ekonomik Topluluğu ile ticaret anlaşması yapan iki ülke konumundaydılar.
Doğu Bloku’ndan farklı olarak güttüğü bağımsız dış politikayla, ABD, Fransa, Birleşik Krallık ve İspanya’yı da içeren Batı ülkeleri’ne yapılan resmi ziyaretler serisi, Ceauşescu’ya kendini yeniden yapılandırıcı (reformist) komünist olarak sunmasına destek oldu. Uluslararası fikir ayrılıklarının çözülmesinde aracılık edebilen ve Romanya’ya uluslararası bir saygınlık kazandırabilen bir aydın uluslararası devlet adamı olarak görülmeye çok hevesli hale gelmişti. Ceauşescu, 1969’da ABD’nin Çin Halk Cumhuriyeti ile ilişkilerinin başlaması, Mısır lideri Enver Sedat’ın 1977’de İsrail’i ziyareti konularında uluslararası ilişkilerde pazarlıklar yaptı. Ayrıca Romanya, aynı zamanda İsrail ve Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) ile normal ilişkileri bulunan tek devletti.
1984’de Romanya, ABD tarafından Los Angeles’de düzenlenen 1984 Yaz Olimpiyatları’na Çin Halk Cumhuriyeti ve Yugoslavya’nın yanında katılan, üç komunist ülkeden biriydi. Avrupa Ekonomik Topluluğu ile resmi ilişki geliştiren ilk Doğu Bloku ülkesiydi. Avrupa Ekonomik Topluluğu ile yaptığı, Topluluğun Genel Tercih Sistemi içine dahil eden anlaşma 1974 yılında imzalandı. 1980 yılında da endüstri ürünleri ile ilgili bir anlaşma imzalandı. Buna rağmen liberal reformlar gerçekleştirilmesinine daima karşı çıktı. Ceauşescu Rejimi’nin gelişimi, Gheorghiu-Dej’in hali hazırda izlediği Stalinist yolun izindeydi. Sovyetler Birliği kontrolüne muhalefetleri “Stalinizasyon”‘un silinmesine karşı isteksizliğin sonucuydu. Gizli Polis (Securitate) konuşma özgürlüğü ve medya üzerinde sıkı kontroller uyguladı ve aynı zamanda iç muhalefete tolerans göstermedi.
1972’den başlayarak, bir sistematizasyon programı oluşturdu. Yıkma programı, yeni yerleşim yerleri oluşturma ve ülke çapında inşaa faaliyetleri programlanmış ancak başkentin yeniden şekillenmesi ile sonuçlanan, bir “çok yönlü gelişmiş bir sosyalist toplum” oluşturma yolu olarak sunulmuştu. Bükreş’in beşte birinden fazlası, Ceauşescu’nun beğenisine uygun bir şehir oluşturmak için, kiliseler ve tarihi binaları da içermek üzere 1980’li yıllarda yıkıldı. Az katlı ve her biri farklı şekillerde inşa edilmiş binalar yıkılmış ve şehrin doğası yok edilmiş, yerine “endüstrileşme” ve “şehirleşme” programları dahilinde çiftçilerin taşınacağı gri ve zevksiz binalar dikilmişti. Bükreş’de Casa Poporului “Halkın Evi” olarak bilinen, şimdilerde Parlamento Binası olarak kullanılan, Pentagon’dan sonraki dünyanın ikinci yönetim binası inşa edildi. Avrupa ve Rumen toplumları arasında bağları oluşturma amaçlı “Kardeş Şehirler” projesinin bu yıkım projeleri ile ilgili protestoları geldi, fakat onlar bu megaloman planların engellenmesinde daha çok rol oynayabilirdi.
1966 Kararnamesi
1966’da, Çavuşesku Rejimi, ülke nüfusunu arttırmak, düşük nüfus artış hız ve doğurganlık oranını yükseltmek için kürtajı yasakladı. Bu kararname, 25 yaşından sonra çocuğu olmamış evli veya bekar erkek ve kadınlara %10 ile %20 arasında değişen özel vergileri de içeriyordu. Tıbbi nedenlerle üreyememe nedeni de fark etmiyordu. Kürtaja sadece kadının 42 yaşından büyük veya hali hazırda 4 çocuk sahibi olması halinde izin veriliyordu. En az 5 çocuk annelerine, önemli avantajlar sağlanıyor, en az 10 çocuk annelerine ise Romanya Devleti tarafından kadın kahraman derecesi veriliyordu. Ancak çok az sayıda kadın bu payeye kavuştu. Bunun yerine, ortalama Rumen Ailesi, komünist dönem sırasında 2 veya 3 çocuk sahibiydi. Daha ötesi, çok sayıda kadın yasadışı, gizli kürtajlar sırasında öldü veya sakat kaldı.
Hükümet ayrıca yükselen boşanma oranını da hedef alarak, evliliğin sadece olağandışı bir durumda sonlandırılabileceği kararı ile, boşanma prosedürünü daha zor hale getirdi. 1960 sonlarında, fakirlik nedeniyle şehirlerdeki evsiz/sokak çocuklarının sayısı arttı; kontrol edilemez çocuk terkleri ve yetimhanelerdeki çocuk sayısının yükselişi ile birlikte yeni bir problem ortaya çıktı. Komunist rejim, AIDS sorununun varlığını kabul etmedi. 1966’da, daha sonra bir olasılıkla 1980 yılındaki AIDS vakâlarının artışını hazırlayan bir kararla doğum kontrolünü yasakladı. Ancak Romanya’daki durum, çocuk yetimlere ve hastalara güçlerini arttırmak amacıyla kan verilmesi uygulaması ile daha da kötüleşti. Yüzyılın başlarında, çocuklara ve bebeklere, test edilmemiş kan transferlerinin çoğunlukla aynı şırınga ile yapılması Avrupa çocuk AIDS vakâlarının, Avrupa nüfusunun %3’üne sahip olmasına rağmen, %60’ının Romanya’da görülmesine yol açtı.
Temmuz Kuramı
Ceauşescu 1971’de Çin Halk Cumhuriyeti, Kuzey Kore ve Kuzey Vietnam’a, oradaki sert model uygulamalarını bulacağı ziyaretler gerçekleştirdi. Kore İşçi Partisi’nin “Topyekün milli dönüşüm” fikirleri ve Çin Kültür Devrimi güçlü bir şekilde ilgisini çekti. Ülkeye dönüşüyle birlikte, Kuzey Kore Devletbaşkanı Kim Il-sung’un “insan her şeyin hakimi ve karar vericisidir” olarak açıklanabilecek ve kelime anlamı ile “ana esas” denebilecek Juche Felsefesi’nden etkilenen Kuzey Kore sistemi’ni uygulamaya başladı. Kuzey Kore’de basılan Juche ile ilgili kitap, Rumence’ye tercüme edilerek, ülke geneline dağıtıldı. 6 Temmuz 1971 tarihinde, bu konu ile ilgili Romanya Komunist Partisi Yönetim Komitesi’ne hitaben bir konuşma yaptı.
Daha sonra Temmuz Kuramı (Juche Tezleri) olarak bilinecek, bu yarı-Maoist konuşma, on yedi öneri getiriyordu. Bunlardan bazıları; Parti’nin devamlı büyüyen “liderlik rolü”, kitlesel politik aksiyonlar ve parti eğitimlerinin geliştirilmesi, “vatana hizmet” kapsamında gençlerin büyük inşaat projelerine katılımı, çocuk ve gençlik organizasyonlarında, okullarda ve üniversitelerde ideolojik eğitimin yoğunlaştırılması, yayınevleri, tiyatro, sinema, opera, bale, sanat toplulukları televizyon ve radyolardaki programların bu amaca destek olarak “militan ve devrimci” karakterdeki sanatsal üretimlere yönelmesi gibi önerilerdi. 1965 serbestleşmesi, kınanarak, yasaklı kitap ve yazarlar dizini yeniden belirlendi.
Bu kuram, Romanya’da partinin kolay terk etmediği edebiyattaki ideolojinin teoride tekrar doğrulandığı kültürel özerkliğe karşı saldırgan Neo-Stalinist “küçük kültürel devrim”in başlangıcı olarak duyuruldu. “Sosyalist Hümanizm” açısından sunulsa da, bu kuram gerçekte katı Sosyalist Gerçekçilik’in ana çizgisine dünüşün işareti ve uymayan entellektüllere saldırıydı. İnsan bilimleri ve sosyal bilimlerde katı ideolojik uygunluk arandı. Uygunluk ve estetiğin yeri, ideoloji ile değiştirilerek, profesyonellerin yerleri ise, tahrikçilere verildi. Böylece kültür, yeniden politik-ideolojik propagandanın bir aracı oldu.
Pacepa’nın İlticası
Ağustos 1978’de, aynı zamanda gizli polis kurumu “Securitate”de iki yıldızlı bir general olan, Dış İstihbarat Teşkilatı (Direcția de Informații Externe, DIE) başkan yardımcısı Ion Mihai Pacepa ABD’ye iltica etti. Pacepa, Soğuk Savaş sırasında Doğu Bloku’ndan iltica edenler arasındaki en yüksek rütbeli kişiydi. Rejim için güçlü bir sarsıntı olan Pacepa’nın ilticası, Ceauşescu’nun Securitate’nin yapısını gözden geçirmesine neden oldu. Pacepa’nın 1986 yılındaki kitabı Kızıl Ufuklar (Red Horizons: Chronicles of a Communist Spy Chief), Amerikan Endüstrisi üzerine casusluk ve Batı’nın politik desteğini canlandırmak için uğraşıları düzenlemeyi amaçlayan Ceauşescu Rejimi’nin detaylarını açıklama iddiasındaydı.
Pacepa’nın ilticası sonrasında, ülke daha fazla izole edildi ve ekonomik büyüme aksadı. Ceauşescu’nun haber alma teşkilatı, yabancı haber alma teşkilatlarınca filtrelenmeye başlandı ve ülke üzerindeki kontrolünü yitirmeye başladı. Pacepa’nın eski çalışma arkadaşlarından kurtulmak amacı ile, yeniden yapılanma denemelerine giriştiyse de, işe yaramadı.
Dış Borç
Bükreşliler Bucur-Obor’da kuyrukta beklerken, 1986
Yükselen totaliter yönetimine rağmen, Çavuşesku’nun Sovyetler Birliği’nden bağımsız politikası ve 1968’deki Çekoslovakya’nın İşgaline karşı protestosu, onun yaramaz anti-Sovyetçi biri olduğuna inanan ve onu fonlayarak (ona parasal destek sağlayarak) Varşova Paktı’ında bir hizip yaratmayı uman Batılı güçlerin ilgisini çekti. Çavuşesku fonlamanın daima yararına olmadığının farkına varmadı. Ekonomik Kalkınma Programı’nın finansmanında kullanmak üzere 13 milyar USD gibi ağır bir borcun altına girdi. Ancak bu krediler ülkenin finansmanında heba oldu. Bunu düzeltme çabası olarak, dış borçları geri ödemeye karar verdi. Bir referandum düzenleyerek, Romanya’nın gelecekte yabancı borç almasını engelleyecek şekilde anayasayı değiştirmeyi başardı. Referandum neredeyse tamama yakın çoğunlukla kabul edilmişti.
1980’lerde, ülke tarım ve endüstriyel üretiminin çoğunun borçların ödenebilmesi için ihraç edilmesi emri verdi. Bunun sonucunda oluşan iç kıtlık, yiyecek maddelerinin vesikaya bağlanması, ısınma, gaz ve elektrik kesintilerinin genel bir durum halini alması, Rumenler’in günlük hayatlarını sürdürebilme kavgası içine girmelerine neden oldu. 1980’ler boyunca, özellikle dükkanlardaki genel ve yiyecek maddelerinin erişilebilirliği ve kalitesindeki olumsuzluklarla, hayat standardında düzenli bir düşüş yaşandı. Resmi açıklama, ülkenin borçlarını öderken, halkın tüketim mallarında ve kısa süre süreceği inancıyla acı çekmeyi kabul etmesiydi.
Borç 1989 yazında, Ceauşescu devrilmeden az önce tamamen ödendi. Kıtlığın nedeni olan ağır ihracat politikası, Aralık ayındaki ayaklanmaya kadar devam etti.
Gerilimler
1989’la birlikte, Çavuşesku tamamen gerçeği reddetme işaretleri göstermekteydi. Çavuşesku, devlet televizyonunda sık sık yiyecek maddesi dolu dükkanlara girerken, yiyecek ve sanat festivallerini ziyaret ederken ve kendi yönetimi altında erişilen “yüksek yaşam standartları”nı överken, diğer yandan boş dükkanların önünde ekmek beklenen kuyruklarla birlikte, ülke son derece zor bir dönemden geçiyordu.
Özel kontenjanlı ürünler onun ziyaretinden önce ilgili dükkânları dolduruyorlardı. Ziyaret edeceği tahmin edilen çiftliklere, ülkenin bir ucundan iyi beslenmiş inekler bile götürülüyordu. Un, yumurta, tereyağı ve süt gibi etiketlerin bulunması güçtü ve birçok kişi şehirlerdeki büyüyen küçük bahçelere ve sokak aralarına veya köylere bağımlıydılar. 1989’un sonlarına doğru, zamanın ortalama bir Rumen vatandaşının kıtlık tecrübesiyle çelişecek şekilde, bağıra bağıra televizyonda günlük olarak sözümona rekor hasat gerçekleştiren kollektif çiftliklerin listesini gösteriyordu.
Bazıları, Çavuşesku’nun ülkede neler olduğunu bilmediğine inançla, ziyareti sırasında ona dilekçeler ve şikayet mektupları vermeye çalışıyorlardı. Ancak, her mektup alışında, aldığı mektubu anında korumalarına veriyordu. Çavuşesku’nun onları okuyup, okumadığı büyük olasılıkla bir sır olarak kalacak. Ona doğrudan mektup verenlerin, Securitate tarafından gerçekleştirilebilecek aleyhlerine bir sonuçla karşılaşma riskini üstlendiği genelde bilinmekteydi.
Bükreş caddelerindeki gerçekleşen gösteriler.
Hükümetçe ırksal nefreti teşvik etmekle suçlanan Romanya’daki azınlık Macar toplumundan dinadamı László Tőkés’in evinden alınmasına yönelik hükümet destekli girişim, Timișoara şehrindeki gösterileri tetikledi. Onun ait olduğu Macar azınlık cemaati üyeleri, onu desteklediklerini göstermek için evinin etrafını sardılar.
Rumen öğrenciler de kendiliğinden gelişen bir şekilde, kısa süre içinde başlangıç nedeninden ayrı bir yönde ve daha genel hükümet karşıtlığına dönen gösteriye katıldılar. Olağan askeri güçler, polis ve Securitate 17 Aralık 1989’da göstericiler üzerine ateş açtı. 18 Aralık 1989 tarihinde, Timişoara Ayaklanmasını ezme görevini karısı ve astlarına bırakarak, İran’a bir ziyaret için ülkeden ayrıldı. 20 Aralık akşamı dönüşüyle, durum daha da gerginleşmişti. Merkez Komitesi Binası’ndan, “yabancı güçlerin Romanya iç işlerine karışması” ve “Romanya’nın bağımsızlığına yönelik dış kaynaklı bir tecavüz” konulu bir televizyon konuşması yaptı. Resmi medyadan bilgi alamayan halk, Timişoara Olayları’nı Voice of America (Amerika’nın Sesi Radyosu) ve Radio Free Europe (Özgür Avrupa Radyosu) gibi dış kaynaklardan veya ağızdan ağıza söylentilerle öğrendiler. Ertesi gün 21 Aralık’da, büyük bir gösteri sahnelendi. Resmi medya bu gösteriyi 1968 yılında Çavuşesku’nun Varşova Paktı güçleri’nin Çekoslavakya’nın işgali karşı konuşmasından öykünerek Ceauşescu’yu desteklemek amacıyla kendiliğinden toplanan bir gösteri olarak sundu.
Devrilişi
21 Aralık’da Devrim Meydanı’daki (Piata Revolutie) büyük gösteri, rayından çıkarak kaosa dönüştü. Halkın konuşmasını yuhalamaya başladığında, olayların ciddiyetini anlamaya başladığını gösteren Ceauşescu’nun yüzünün aldığı şekil, Doğu Bloku’nun çoküşünü tanımlayan anlardan biri olarak kaldı. [kaynak belirtilmeli] Kalabalığı kontrol etmede başarılı olamayıp, donup kalan çift binaya girip, ertesi güne kadar orada kaldılar. Günün geri kalanında Bükreşlilerin Üniversite Meydanı’nda toplanıp (Piata Universitatii), polis ve askeri güçlere barikatla karşı koyuşunun başkaldırışını izlendi. Silahsız isyancılar, Bükreş’te yoğunlaşan askeri yığınakla karşılaştırılabilecek gibi değildiler. Zaten, akşamın çökmesi ile birlikte, caddeler barikatlardan temizlenip, yüzlerce kişi tutuklanmıştı. Bununla beraber, o gün yayılan olaylar “de facto devrim” olarak algılanabilirdi.
Devrimde ölenlerin bedenleri (Bükreş Adli Tıp Kurumu)
Televizyon düzmece “destek gösterisini” yayınlasa da arkası gelmedi. Çavuşesku’nun olaylar karşısındaki reaksiyonu halkın belleğine kazınmıştı bile. 22 Aralık gündoğumuyla, çatışmalar tüm büyük kentlere sıçramıştı. Savunma Bakanı (General) Vasile Milea’nın şüpheli ölümü medya tarafından açıklandı. Ceavuşescu, bunun hemen sonrasında, Politik Yönetim Komitesi’ni toplayarak, ordu liderliğini kendi üzerine aldı. Merkezi Komite Binası’nın önünde toplanan kalabalığa hitaben umutsuz konuşma girişimlerinde bulundu. Bu konuşma, binanın kapılarını zorlayan göstericiler tarafından reddedilirken, içine düştüğü durumun güvensizliğini anlamış olan Ceavuşescu, helikopter ile binanın çatısından kaçtı.
Batı Medyası, ayaklanmanın akışı boyunca, Ceauşescu’yu destekleyen Securitate’nin kaç kişiyi öldürdükleri ile ilgili devamlı tahminlerde bulunuyorldu. Bu sayı gazetelerin ön sayfalarındaki haberlerde, aniden 64.000’e kadar fırlamıştı. Macar askeri ateşesi bu sayılarla ilgili, yetersiz lojistiğin bu kadar süre içinde bunu yapamayacağı konusundaki kuşkularını dile getirdi. Ceauşescu’nun ölümü ardından, hastanelerdeki gerçek ölülerin bin kişiden az olduğu açıklandı. Yıllar sonra Romanya Başsavcısı Moisescu, yaptığı araştırma sonucunda, gösterilere ateş açılmasıyla meydana gelen katliamlardan iki general ve bir bakanın sorumlu olduğunu ve bu kişilerin darbe sonrası kurulan hükümette bakan olduklarını açıkladı.
Ölümü
Çavuşesku ve karısı Elena, Emil Bobu ve Manea Manescu ile birlikte başkentten kaçıp, Ceauşescu’nun Bükreş yakınlarında Snagov’daki konutuna uğrayarak, Targovişte’ye doğru yöneldiler. Targovişte yakınlarında pilota ordu tarafından inme emri verilmişti ve o anda Romanya hava sahasında uçuşlar yasaklandı. Helikopteri terk ettiler. Radyo dinleyen polislerce gözaltında tutuldular. Sonunda orduya teslim edildiler. Hristiyanlığın katolik mezhebinin Noel Günü olan 25 Aralık’ta, küçük bir odada, Çavuşesku çifti, Romanya’nın geçici hükümetinin emri üzerine Ulusal Kurtuluş Cephesi tarafından toplanan bir askeri mahkemede yargılandı. Çavuşesku yargılanması ile ilgili mahkemenin yetkisini reddetti ve hukuken hala Romanya cumhurbaşkanı olduğunu ileri sürdü. Hızlı yargılama sonunda Çavuşeku çifti, nedensiz ve kanunsuz zenginleşmeden soykırıma kadar değişen nedenlerle, askeri mahkemece ölüme mahkum edilip, Targovişte’de kurşuna dizildiler. Duruşma videosunda görüldüğü üzere, ölüme mahkum edildikten sonra, elleri arkadan bağlı olarak binadan çıkarılıp, kurşuna dizilecekleri yere götürüldüler.
Nicolae Ceauşescu’nun Ghencea’daki mezarı.
Çavuşeskular, yüzlerce gönüllü olmasına rağmen, yüzbaşı Ionel Boeru, kıdemli çavuş Georghin Octavian ve Dorin Marian Cirlan gibi seçkin paraşütçü birlik askerlerinden oluşan bir tüfekli bir manga asker tarafından öldürüldüler. Manga, mahkûmlar duvarın yanına götürülür götürülmez ateşe başladı. Ateş çok erken başlamış ve film ekibinin olayın tamamını kaydedememesine neden olmuştu. Ateş edilmesinden sonra yerde yatan vücutlar haki rengi çadır bezi ile örtülmüştü. Alelacele yargılama ve Çavuşesku’nun ölü görüntüleri video kasetlere kopyalandı ve haber çabucak birçok batı ülkesinde görüntülerle verildi. O gün daha sonra, Romanya Televizyonunda da aynı görüntüler yayınlanmıştı.
Çavuşeskular, 7 Ocak 1990 tarihinde ölüm cezasının kaldırılması öncesi Romanya’da ölüme mahkûmiyetinin uygulandığı, en son kişiler oldular.
Çavuşesku çiftinin mezarları, ayrı ayrı olarak Bükreş’in Ghencea Mezarlığında bulunmaktadır. İkisi de yolun zıt taraflarına gömüldüler. İki mezar da mütevazi olmalarına karşın, çiçeklerle ve komünist rejimin sembolleri ile örtülüdürler. Bazıları bu mezarların gerçek olmadığını söylemektedir. Nisan 2007’de oğlu Valentin Ceauşescu, bu konu ile ilgili araştırma talep eden temyiz davasını kaybetti. 1996’da siroz hastalığından ölen küçük oğlu Nicu da aynı mezarlıkta, yakın bir yere gömüldü. Jurnalul National Gazetesine göre, kızı Zoia ve onu destekleyen komünistler, Ceauşescu’nun kalıntılarının bir mozeleye veya adına inşa edilecek bir kiliseye gömülmesini talep ettiler. Hükumet tarafından bu talep reddedildi.