Eski Giysi – Yavuz Sultan Selim Hikayesi
Yavuz Sultan Selim, giyim kuşamına pek özen göstermez, bir kaftanı uzun süre giyermiş. Padişahın bu tutumu, vezirlerini de etkiler olmuş; onlar da yeni kıyafet yaptıramaz hale gelmişler. Sonunda, paşalar iyice eski püskü bir hale düşmüşler ve ne yapacaklarını düşünmeye başlamışlar. Tam o sırada, İran’dan bir elçi geldiği haberini almışlar. Bunu fırsat bilen vezirler, Yavuz Sultan Selim’in huzuruna çıkıp, “İranlılar görünüşe, şatafata çok önem verirler. Ona göre hazırlanmak gerekir,” diyerek padişahı ikna etmeye çalışmışlar.
Yavuz Sultan Selim, onların ne demek istediğini hemen anlamış ve “Tamam, birer takım elbise diktirin,” demiş. Vezirler, Sultan’ın da kendilerine katılacağını sanarak en güzel kıyafetleri diktirmişler. Ancak, Yavuz Sultan Selim onlara, “Ayağımın ucuna, güneşin ışıklarını elçinin gözüne yansıtacak şekilde bir kılıç yerleştirin,” diye bir talimat vermiş.
Elçinin huzura alınacağı gün gelmiş, vezirler yepyeni giysileriyle yerlerini almışlar. Fakat Yavuz Sultan Selim, huzura eski kıyafetiyle çıkmış! Vezirler telaşa kapılmışlar; Sultan eski kıyafetiyle, kendileri ise yeni kıyafetlerle karşısına çıkmışlardı. Neyse ki elçi, usulüne uygun bir şekilde kabul edilmiş, mesajını iletmiş ve cevap alıp ayrılmış.
Elçi gittikten sonra, vezirler Yavuz Sultan Selim’in ne diyeceğini merakla beklerken, Sultan onlara dönüp, “Gidin sorun bakalım, elbisemin ne renk olduğunu hatırlıyor mu,” demiş. Vezirler hemen elçinin peşine düşüp, soruyu iletmişler. Elçi, “Kılıcın parıltısından başımı kaldırıp Sultan’ın elbisesine bakabildim mi ki rengini hatırlayayım?” demiş.
Vezirler bu cevabı Yavuz Sultan Selim’e iletince, Sultan gülümsemiş ve şöyle demiş: “Kılıcınız keskin oldukça, hangi elbiseyi giydiğinizin önemi yoktur, düşman cesaret edip yüzünüze bakamaz. Ama kılıcınız keskinliğini yitirirse, en göz alıcı kıyafetleri giyseniz bile bu kimseye tesir etmez. Bu yüzden, kılıcınızı keskin tutmaya bakın; yoksa, zillet başlar.”