Abdülhakim Arvasi Sözleri

featured

Selam dostlar, konumuzda Abdülhakim Arvasi Sözleri, Seyyid Abdülhakim Arvasi Sözleri ve Alıntıları, Abdülhakim Arvasi Hazretlerinin Kıymetli Sözlerinden Bazıları, Abdulhâkim Arvasî Hazretlerinden Hikmetli Sözler, Abdülhakim Arvasi şiirleri, Abdülhakim Arvasi Sözleri kısa, Abdülhakim Arvasi Hz Kerametleri aramalarında sizlere yardımcı olacak şekilde paylaşmaya çalıştık.   Konunun sonuna  Meşhurlardan Sözler Kategorimize link verdik. Faydalı olması dileğimizdir.

Abdülhakim Arvasi, Van’ın Başkale kazasında doğdu. Babası Seyyid Mustafa Efendi’dir. Soyu anne tarafından Abdülkādir-i Geylânî’ye ulaşır. Hülâgû Bağdat’ı istilâ ettiğinde (1258) Musul’a hicret eden ataları daha sonra Urfa ve Bitlis’e, oradan da Mısır’a gitmişlerdi.

Abdülhakim Arvâsî, ibtidâî ve rüşdiyeyi Başkale’de okudu. Daha sonra Irak’ın çeşitli bölgelerindeki tanınmış âlimlerden icâzet alarak Başkale’ye döndü (1882).

Abdülhakim Arvâsî, I. Dünya Savaşı’nın başlarında Ruslar’ın Başkale’yi istilâ etmesi ve Ermeniler’in silâhlanarak müslüman halkın mallarını yağmalamaya başlamaları üzerine, hükümetin emriyle, yüz elli kişilik ailesiyle birlikte Bağdat’a göç etmek için yola çıktı ama Musul’a yerleşti.

İngilizler Bağdat’ı işgal edince oraya gidemeyip ailesinden sağ kalan altmış altı kişiyle birlikte Adana’ya geldi. Adana’nın da düşman eline geçmesi ihtimaline karşı Eskişehir’e göç etti. Nisan 1919’da İstanbul’a geldi. Bir süre Evkaf Nezâreti’nce Eyüp’teki Yazılı Medrese’de misafir edildikten sonra yine Eyüp’teki Kâşgarî Dergâhı şeyhliğine tayin edildi (Ekim 1919).

Beyoğlu Ağa Camii ve Beyazıt Camii’nde dersler verdi. Cumhuriyet döneminin önemli fikir ve sanat adamlarından Necip Fazıl Kısakürek’in kendisiyle tanışıp sohbetlerinde bulunması, aydın çevrelerde de tanınmasını sağladı. Eylül 1943’te sıkıyönetimin emriyle İzmir’e gönderildi. Bir süre sonra Ankara’ya gitmesine izin verildi. 27 Kasım 1943’te vefat etti. Kabri Ankara’da Bağlum Mezarlığı’ndadır.

Sizler de Abdülhakim Arvasi güzel sözleri paylaşmak isterseniz  yorum bölümünden ekleyebilirsiniz. Yorumlarınız bizlere daha iyi paylaşımlar yapmak için yol gösterecektir.

Dostkelimeler.com Türkiye’nin en geniş Güzel sözler, ayetler, hadisler ve atasözleri ve deyimler platformu // Bizleri her türlü sosyal medyadan takip edebilirsiniz. Konumuzun altında linkler mevcuttur.


Abdülhakim Arvasi Sözleri


Edeb hudûda, sınırlara riâyet etmek onu taşmamaktır. En büyük edeb ise ilâhi hudûdu muhâfazadır, gözetmektir.


Anlamak lazım değil, inanmak lazımdır.


Ahirete en büyük azap, bu dünyada mürşitlik taslayarak Allah’ın yolunu kesenleredir.


Allah’ın yaktığı çerağı nefesleriyle söndürmek isteyenler, ancak sakallarının tutuşmasıyla kalırlar.


Şükür, Hakk’ın kuluna verdiğini O’nun yolunda kullanmaktır.


Hamd, O nimet vericiyi ibadetle bilmektir.


Allahü teâlâ bize rahmetiyle muamele etsin. Adaletiyle muamele ederse yanarız.


Allahü teâlâ dilediğini yapar. İster sebepli ister sebepsiz, dilediği gibi azap veya lütfeder. Güzel ve doğru Onun dilediğidir.


Din bilgileri, dünyada ve ahirette, huzuru, saadeti kazandıran bilgilerdir.


Ahmaklık, hatada ısrar etmektir.


Allahü teâlâ sırrını eminine verir. Bilen söylemez, söyleyen bilmez.


Hakk’ı tanımadıkça, Hakk’ı sevmedikçe, Hak tealayı hakim bilip, ona kulluk etmedikçe, insanlar birbiri ile sevişemez. Hak’dan ve hak yolundan başka her ne düşünülürse, hepsi ayrılık ve perişanlık yoludur.


Beşeriyet ne kadar uğraşırsa uğraşsın, sevip sevilmedikçe, ızdırap ve felaketden kurtulamaz.


İlim ve fen ilerlediği halde, insanlığın ufuklarını sarmış olan fesad karanlığı hep şirkin, imansızlığın, vahdetsizliğin ve sevişmezliğin neticesidir.


İnsanı kaplayan sıkıntıların birinci sebebi, Hakk’a karşı şirk ve müşriklidir.


Evliyanın sözünde rabbani tesir vardır.


Büyüklerin sözü, sözlerin büyüğüdür.


İslam dini, Allahü tealanın, Cebrail ismindeki melek vasıtası ile, sevgili Peygamberi Muhammed aleyhisselama gönderdiği, insanların,dünyada ve ahiretde rahat ve mesut olmalarını sağlayan, usul ve kaidelerdir. Bütün üstünlükler, faideli şeyler İslamiyetin içindedir. Eski dinlerin görünür görünmez bütün iyiliklerini İslamiyet kendinde toplamıştır. Bütün saadetler, başarılar ondadır. Yanılmayan, şaşırmayan, akılların kabul edeceği esaslardan ve aklaktan ibarettir. Yaradılışında kusursuz olanlar, onu red etmez ve nefret etmez.. İslamiyetin içinde hiç bir zarar yoktur. İslamiyetin dışında hiçbir menfaat yoktur ve olamaz..


Efendi hazretleri va’zlarında hep îmân ve i’tikad üzerinde durur; amelî meselelerden fazla bahsetmezlerdi. Hatta çok sevdikleri Yusuf Ziyâ bey, Cuma günü bir laz hocanın va’zında, Hanefî mezhebinde olup da diş doldurtanların, diş kaplatanların gusl abdestinin sahih olmayacağını, cünüp gezdiklerini işitmişti. Efendi hazretlerine gelip anlattı. Efendi hazretleri “Doğru söylemiş ama, noksan söylemiş. Böyle olanlar Şâfiî mezhebini taklid ederlerse, cünüp gezmekten kurtulurlar” buyurdu.


İstanbul câmi’lerinde, otuz seneye yakın, yalnız îmânı ve Ehl-i sünnet i’tikâdını ve islâmın güzel ahlâkını anlatmağa çalışdım. Anlayan üçü beşi geçmedi. Buradaki îmân âmentünün esasları değildir. Allahü teâlâya inanan kimse kul hakkını düşünse, nasıl ayaklarını uzatıp da yatabilir?” buyurmuştu.


Efendi hazretlerinden biri dua isteseydi: Allahu Teala korktuğunuzdan emin, umduğunuza nail eylesin, derdi.


Habis kişiye bir milim yaklaşan, İslam’dan bir mil uzaklaşır.


Sultan Hamid’e kadar islam sertac [baştacı] idi. Sonra düşmeğe başladı.


Efendi Hazretleri, Seyyidi, Senedi Hazreti Seyyid Fehîm’den (kud­dise sirruhumâ) bildirir: Namazdan sonra ellerini kaldırıp dua ettikte, en son: “Rabbiğfir verham ve ente hayrürrahimîn, teveffenî müsli-men ve el hıknî bissâlihîn” Der, ellerini mübarek yüzüne sürerlerdi ve ayrıca her fırsatta “Ya Allah, bike tahassantu ve bi-abdike ve Resûlike seyyidinâ Muhammedin sallallahu teâlâ aleyhi ve selleme istecertu” duasını okurlardı.


ÂmentüŞerhi kıymetli kitabdır.


Mektûbât, Reşâhat gibi kitabları okumak ihlâsı arttırmak için çok fâidelidir. Fârisîyi az bilen, Mektûbât’ın Osmanlıcasını değil, Fârisîsini okusun.


Nerede namaz var, orada imân var. Nerede namaz yok, orada imân ya var, ya yok.


Ölülerinize her ak­şam Yâsin-i Şerif okuyun.


Her cum’a, namazdan evvel, Kehf sûresini okumak sünnettir.


Bu memleketin toprağı rutubetli olduğundan cenazeyi tabutla defn etmek daha iyidir. Tabutun çivilerinin tahtadan olması lâzımdır.


Mü’mine en evvel lâzım olan helâl yemektir. Mideye helâl girerse, cevarihe [organlara] amel-i salih kuvveti verir. Haram ise, ne kadar uğraşsa, salih amel yapamaz.


Padişahların en aşağısı bile dinin hamisi idi.


Çocuğu olanı Allah muhafaza etsin, olmayana Hak Sübhanehu ve Teala çocuk vermesin. Berber Enver efendinin kızı ölünce, ağlar halde Efendi’ye geldi. “Çocuğun mu öldü?” buyurdu. Evet, dedi. Abdestli isen, hemen şurada şükür secdesi yap, göreyim, buyurdular.


Medeniyet, İslamiyet ile kaimdir. Avrupa medeniyeti dedikleri, vahşetin zirvesine varmıştır. Evet, Müslümanlar, düşmana karşı müdafaa [savunma] için her türlü harb alet ve edevatını yapmak zorundadır. İslam’ın şartları dışında, sanat ehli bulundurmamak fısk olur, [gayr-i Müslim değil] Müslüman tab’adan.


Kıyamete yakın camilerin yolları çimen bağlar, imam ve hatipler sûreta alim, hakikatte cahil olurlar. Hafızlar teganniyi [nağmeli okumayı] severler. Kadınlar erkeklerine itaat etmezler.


İnsanlar arasında kendini ayıplamak kibirdendir, ya da medh edilmeği sevmektendir ki birbirine yakındırlar.


Israr kelimesi iyilik için kullanılmaz. Ya’nî iyilikte ısrar olmaz. Israr, inad batılda olur, hakda, doğruda, iyilikte devam olur.


Bir yere esans dökülse, kendisi kalmasa da, kokusu bir müddet daha devam eder. Zındıklar İslam’ı öyle kaldırdılar ki, kokusunu dahi bırakmadılar.


Gördüğünüz her musîbet ve felâket, kızgınlığın, zulüm ve haksızlık etmenin cezâsıdır.


Kavuştuğunuz her nîmet; hep hakka îmânın hâsıl ettiği kardeşliğin neticesi ve Allahü teâlânın ihsânıdır.


Hazretleri’nin “ben” dediği hiç işitilmemiştir. İslam âlimlerinin adı geçtiği zaman;“Bizler o büyüklerin yanında hazır olsak sorulmayız, gâib olsak aranmayız.” buyururdu.


Evliyanın huzuruna dolu giden boş, boş giden dolu döner.


İlm ile cevâb vermek için, itikâd bilgilerine dayanılacağından, önce, kelâm ilminde kullanılan kelimelerin, bu ilme mahsûs olan manâlarını bilmek lâzımdır.


Bir memleketde İslâmiyetin yerleşmesi için, herşeyden önce, hakikî din âlimi yetiştirmek lâzımdır. Din âlimi bulunmazsa, din cahilleri, din adamı şekline girip, kitab ve mecmûa yazarak, konferanslar, va’z ve dersler vererek milletin dinini, imânını çalarlar. İslâmiyeti yıkarlar da, kimsenin haberi olmaz.


Dinimizin bildirdiği birşeyde şüpheye düşen kimse, Allahü teâlâ ve O’nun Peygamberi, bu şey ile neyi bildirmek istemiş ise, öylece imân ettim,inandım demelidir. Hemen şüphesini giderecek bir din âlimi aramalıdır. İlmine ve dine bağlılığına güvenilir, zeki, ârif,haramlardan kaçınan,din bilgilerinin inceliklerini bilen, müşkilleri çözebilen bir zâtı arar, bulur. Bundan aldığı cevb, şüphesini giderince, artık öylece imân eder. Böyle bir zâtı aramak farzdır. Tesâdüfe bırakmayıp,hemen aramalıdır. Bulamazsa veya bulup ta şüpheden kurtulamazsa, Allahü teâlânın ve Reslünün dilediği gibi inandım demeli ve şüphesinin giderilmesi için, Allahü teâlâya dua etmeli, yalvarmalıdır.


Dünyada haram işleyen kimse, ahirette ondan mahrûm kalır. Burada helal şeyleri kullananlar, orada, o şeylerin hakikatine kavuşur. Meselâ, bir erkek, dünyada haram olan ipeği giyerse, ahirette ipek giymekten mahrûm edilir. İpek ise, Cennet elbisesidir. O hâlde, bu günahtan temizlenmedikçe, Cennete giremez demektir. Cennete girmeyen de Cehenneme girer. Çünkü, ahirette, bu ikisinden başka yer yoktur.


Cemiyetteki ruh hastalıklarının sebebi, iman eksikliğidir.


İlim cehli izale eder, yok eder, ahmaklığı değil.


Riya olmasın diye cemaatten kaçanlar ayrı bir riya içindedirler.


Gerçek keramet, kerametin gizlenmesidir. Bunun dışında görünenler, velinin irade ve ihtiyarı ile değildir. İlahi hikmet öyle gerektiriyor demektir.


Kur’an-ı kerim şifadır. Fakat şifa, suyun geldiği boruya tâbidir. Pis borudan şifa gelmez.


Bizim meclisimizde bulunanlar, sükut içinde otursalar ve sükuttan başka bir şey görmeseler bile, din bahsinde âlim geçinenlerin hatalarını keşfederler, bir bir çıkarırlar.


Allahü teâlâ bir kuluna iman vermişse ona daha ne vermemiştir. İman vermemişse ona daha ne vermiştir!


En büyük edep, ilahi hududu muhafazadır, gözetmektir


Tek vakit namazımı kaçırmaktansa, bin kere ölmeyi tercih ederim.


Namaz, aman namaz, nerede ve ne şart altında olursa olsun mutlaka namaz kılın.


Çeşitli, lezzetli yemeklerle ve tatlı, soğuk şerbetlerle bedenlerinizi rahat ve hoş tutunuz.


Kur’an-ı kerimden ve Resul aleyhisselamın hadis-i şeriflerinden sonra en kıymetli kitap, İmam-ı Rabbani hazretlerinin Mektubat kitabıdır. Hanefi mezhebinde en mükemmel ve en kıymetli fıkıh kitabı, İbni Abidin’in Dürrül-Muhtar haşiyesidir. Şafii’de Tuhfet-ül-Muhtac kitabıdır.


Hamd, İlâhî Zâtı vasıflandırmaktır.


Haramlardan korkan zâhiddir, şüpheliden korkan ise velî.


Yüksek sesle dua edilmez. Duada kendi şanına lâyık olanı istemelidir. Duanın reddinden büyük bela olamaz. Gizli ve düşkün tavırlı dua, kabulü gerektirir. Allah’ın sana dua ettirmesi kabule işarettir.


Allah’ın kahrından rahmetine sığınmanın yolu, iman, tevhid, taat (Allah’a itaat) ve ibadet…


Hakk’a mahsus bir sıfatı insana, insana göre bir sıfatı da Hakk’a isnad etmek küfür ve İlahi gazabı davet eder.


Nasıl çatal bıçakla bir yemeğin lezzeti bulunamazsa bu işte akılla halledilemez.


Bir ilmin butlanı (yanlışlığı) ancak onu müntehasında (son aramasında) belli olur.


Riya olmasın diye cemaat namazından kaçanlar bilmelidir ki, bu hareketleri ayrıca bir riyadır.


Yarın ahirete affım için güvenebileceğim ne amel, ne iyilik hiçbir şeyim mevcut değildir. Yalnız küfür timsaline duyduğum gayz (hiddet) ve buğz (sevmeme hissi) belki yeter.


Gördüğünüz her musibet ve felaket de hep kızgınlığın, nefretin ve düşmanlığın neticesidir. Bunlar ise hakkı tanımamanın, zulm ve haksızlık etmenin cezasıdır.


Kavuştuğunuz her nimet, hep hakka imanın hasıl ettiği kardeşliğin neticesi ve Allahü tealanın merhamet ve ihsanıdır.


Hak tealanın hakimliğini tanıdığınız, emaneti ve emniyeti bozmayarak çalıştığınız zaman, birbirinizi ne kadar sevecek, ne kadar bağlı kardeşler olacaksınız. Sizin o kardeşliğinizden Allah’ın merhameti neler yaratacaktır.


Her peygamber, kendi zamanında, kendi mekanında, kendi kavminin hepsinden, herbakımdan üstündür. Muhammed aleyhisselam ise her zamanda, her melekette, yani dünya yaratıldığı günden, kıyamet kopuncaya kadar, gelmiş ve gelecek, bütün varlıkların her bakımdan en üstünüdür. Hiç kimse, hiçbir bakımdan onun üstünde değildir. Bu olamıyacak bir şey değildir. Dilediğin yapan, her istediğini yaratan onu böyle yaratmıştır. Hiçbir insanın onu methedecek gücü yoktur. Hiç bir insanın onu tenkid edecek iktidarı yoktur.


Helal olan elbiseleri ve yemekleri ve şerbetleri lüzumu kadar kullanınız.


Temiz ve yeni elbise giyiniz. Gittiğiniz yerlerde, ahlakınızla, sözlerinizle, İslam’ın vekarını, kıymetini gösterdiğiniz gibi, giyinmenizle de saygı ve ilgi toplayınız.


Allahü teala, herşeyi bir sebep altında yaratmaktadır. Bu sebeblere, iş yapabilecek tesir, kuvvet vermiştir. Bu kuvvetlere, tabiat kuvvetleri, fizik, kimya ve biyoloji kanunları diyoruz. Bir iş yapmamız, bir şeyi elde etmemiz için, bu işin sebeplerine yapışmamız lazımdır. Mesela buğday hasıl olması için, tarlayı sürmek, ekmek, ekini biçmek lazımdır. İnsanların bütün hareketleri, işleri, Allahü tealanın bu adeti içinde meydana gelmektedir. Allahü teala sevdiği insanlara iyilik, ikram olmak için ve azılı düşmanlarını aldatmak için, adetini bozarak sebepsiz şeyler yaratıyor.


Son zamanlarda, tekkeler cahillerin eline düştü. dinden, imandan haberi olmayanlar şeyh denildi. Din düşmanları da, bu şeyhlerin sözlerini, oyunlarını ele alarak “dine hurafeler karışmıştır, İslam dini bozulmuştur” dedi. Halbuki bozuk tarikatçıların sözlerini, işlerini din sanmak, bunları tasavvuf büyükleri ile karıştırmak çok yanlıştır.dini bilmemek, anlamamaktır. Dinde söz sahibi olmak için, Ehl-i Sünnet alimlerini tanımak, o büyüklerin kitaplarını okuyup, iyi anlayabilmek ve bildiğini yapmak lazımdır. Böyle bir alim bulunmazsa, din düşmanları meydanı boş bulup, din adamı şekline girer. Vaazları ile kitabları ile gençlerin imanını çalmağa saldırarak millet ve memleketi felakete götürür.


Siz akıllı insanlarsınız, akıllı adamın yolu, Allah’ın yolu değildir. İşte bu nedenle akıllı adamın yolu Allah’a ulaşmaz, Allah’ın yolundan gitmek lazımdır.


Gördüğünü başkasına göstermeyen, işittiğini başkasına anlatmayan kişiye Allah-ü Teâlâ ilham eder.


Allah için ağlamayan gözlerin yaşından korkarım.


Allah-ü Teâlâ bir kulunu sevdiği zaman onu nefsine itaatten alıkoyar.


Dünya malına değil, dünya malının sahibine aşık olun.


Yaralı bir adam varsa onu yaralarını sarmak gerekir. Bu yaralar manevi yaralardır. Çünkü Allah-ü Teâlâ yaralı adama acır.


Allah-ü Teâlâ sizi sevdikçe, sizi nefsine itaatten kurtarır.


Allah’a teslim olmamış kişinin, sıkıntıya göğüs germe yeteneği yoktur.


İlmin, irfanın ve marifetin önüne geçme.


Şeytanla hiçbir zaman arkadaşlık etme.



Abdülhakim Arvasi’nin öğütlerinde maneviyat, tevekkül, Allah’a teslimiyet ve ahlaki değerler ön plandadır. Bu sözler, onun öğretilerinden ve manevi mirasından sadece bir kısmını yansıtmaktadır.



Abdülhakim Arvasi sözleri konumuzdan sonra meşhurlardan sözler kategorimize aşağıdaki linkten ulaşıp konularımızdan yaralanabilirsiniz… Dostkelimeler.com

MEŞHURLARDAN SÖZLER

Firdevsi Sözleri

Nizamülmülk Sözleri

Mevlananın 7 Öğüdü için tıklayınız…

Selahaddin Eyyübi Sözleri

Ertuğrul Gazi Sözleri

Kanuni Sözleri

Yavuz Sultan Selim Sözleri

1
be_endim
Beğendim
0
mutluyum
Mutluyum
0
d_n_yorum
Düşünüyorum
0
_a_rd_m
Şaşırdım
0
sinir_oldum
Sinir oldum
Abdülhakim Arvasi Sözleri
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Dostkelimeler ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Sosyal Medyada Takip Edebilirsiniz...