Demircinin Aşkı
Bir zamanlar, uzak diyarlarda, küçük bir kasabada dürüst ve çalışkan bir genç yaşarmış. Adı Sutean olan bu demirci, ustasından öğrendiği her şeyi titizlikle uygulayarak kasabanın tüm demir işlerini yaparmış. Herkes onu dürüstlüğü ve çalışkanlığıyla sever, sayarmış.
Bir gün, Rose adında çok güzel bir kız, hizmetçisiyle birlikte eski bir tencereyi tamir ettirmek için Sutean’in dükkanına gelmiş. Güzelliğiyle büyüleyen bu kızı gören Sutean, ona ilk bakışta aşık olmuş. Ancak Rose, ona pek ilgi göstermeden tencereyi bırakıp gitmiş. Rose dükkandan ayrılınca, Sutean’in dünyası kararmış, kalbi bir buz gibi soğumuş. Aşkını kazanmak için bir yol bulmak zorunda olduğunu hissetmiş.
Ocağının başında düşünürken, bir parça demiri alıp şekillendirmeye başlamış. Çalıştıkça ortaya eşsiz bir çiçek çıkmış. İncecik yapraklarıyla adeta gerçek bir çiçeği andıran bu demirden yapılmış güzellik, şimdiye kadar yaptığı en güzel şeymiş.
Ertesi gün, tencereyi almaya yalnızca hizmetçi kız gelmiş. Rose’u görememek Sutean’i üzse de, demirden çiçeği ona göndermeye karar vermiş. Çiçeği gören Rose, güzelliğinden etkilenmiş ve kalbi yumuşayarak Sutean’in aşkına karşılık vermiş.
Sutean, Rose ile evlenmek için kızın babasından izin almak üzere şatoya gitmiş. Ancak Rose’un babası bir büyücüymüş ve kızının sıradan bir demirciye aşık olmasına çok sinirlenmiş. Bu evliliği engellemeye kararlıymış. Sutean’i cezalandırmak istemiş, ancak kızının yalvarışları onu durdurmuş. Bunun üzerine büyücü, kurnazca bir plan yapmış. Sutean’e eğer sabaha kadar şatonun etrafını demir bir çit ile çevirebilirse, kızını ona vereceğini; başaramazsa güneş doğarken taşa dönüşeceğini söylemiş. Korkarsa, hemen şatoyu terk edebileceğini de eklemiş.
Fakat Sutean, aşkı için her şeyi göze alabilecek cesur bir gençmiş. Hemen işe koyulmuş, hiç durmadan çalışmış. Sabaha karşı büyücü, demircinin işini tamamlayacağını anlamış ve yeni bir plan yapmış. Kızının kılığına girip güzel bir şarkı söylemeye başlamış. Şarkı öylesine güzelmiş ki, Sutean çalışmayı bırakıp dinlemeye başlamış. Büyücü, güneş doğana kadar şarkı söylemeye devam etmiş.
Sabah olduğunda, güneşin ilk ışıklarıyla birlikte Rose uyanmış. Pencereye koşmuş ve çitin yarım kaldığını görmüş. Sevgilisini uyarmak için acele etmiş ama geç kalmış. Güneşin ışığı Sutean’e değdiği an, genç adam taşa dönüşmüş. Büyücü ise zaferini kutluyormuş.
Babası tarafından oynanan oyunu fark eden Rose, çok üzülmüş. Elindeki demirden çiçekle, taşa dönüşmüş sevgilisinin yanına koşmuş ve gözyaşları içinde ağlamaya başlamış. Gözyaşları taşa etki etmese de demirden çiçeği canlandırmış. Çiçek büyüyüp serpilmiş ve tüm şatonun etrafını sarmış. Sutean’in tamamlayamadığı çiti, demirden çiçek tamamlamış. Bu güzel çiçek, insanlar tarafından beğenilmiş ve başka yerlere de dikilmiş. Böylece tüm dünyaya yayılmış.
Güzel Rose’nin anısına, bu çiçek her yerde “gül” olarak anılmaya başlamış.