1. Haberler
  2. Yaşanmış Hikayeler
  3. Bir Emeklinin Hikayesi

Bir Emeklinin Hikayesi

Bir Emeklinin Hikayesi
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Bir Emeklinin Hikayesi

O gün geldi işte. Yıllardır hayalini kurduğum gün. Bir sarı zarfı uzattılar elime. Üstüne adım yazılmış. “Kişiye Özel” damgası da vurulmuş. Önce imzamı aldılar. Devletin işleri böyledir. Her işin kaydı tutulur.

Bekliyordum aslında. Dilekçemi vereli iki hafta olmuştu.Söyledikleri tarih gelmişti. İçinde neler yazdığını da biliyordum. Yıllardır alışık olduğum duygudan arındırılmış resmi cümleler.

İnsanın hayatında önemli anlar vardır. Ne olacağını bilirsiniz. Dışarıdan pek çok kez tanık olmuşsunuzdur. Basit bir olaydır. Ama sıra size gelince durum değişir. Heyecan yaparsınız. Unutulmayacak anlardır bunlar. Okula başlarken, diploma alırken, işe başlarken, evlenirken. Hepsinde bir başlangıç vardır. Onun heyecanına karşı duramazsınız.

Bu kez karışıktı durum. Heyecandan başka bir de hüzün gelip oturmuştu içime. Sona gelmiş olmanın hüznü. Yıllardır yolunu beklediğim o gün geldiğinde hüzünleneceğim aklıma gelmezdi hiç.

İster istemez gerilere gidip 38 yılın muhasebesini yapıyordum. Hep öyle olmaz mı? Girdiler çıktılar yazılır alt alta. Sonra da bir çizgi çekilir. Elde ne kalmış ona bakılır. Benim elimde de bir sarı zarf kalmıştı işte. “Hepsi bu mu yani” diye şaşkın şaşkın bakakalmıştım. Sanki çok farklı bir şey olacakmış gibi.

Tadında bırakmak önemli. Her şeyi. Neyse ki devlet çizgiyi çekmiş. “Sen gitmezsen ben kovarım” diyor. İyi yaptım. Kovulmayı beklemeden “Gidiyorum” dedim. Verdim dilekçemi.

Son yıllarda zaten fark ediyordum. Birlikte çalıştığımız arkadaşlara bakınca özellikle. Çoğunun babası yaşındaydım. Asansörde. Sonra yemekhanede. Aynı şey. İlk başladığımızda “dinozor” dediğimiz abilerin yaşındaydım artık. “Ya bunlar niye hala emekli olmaz ki” diye fazlalık gibi gördüğümüz abiler.

Memuriyete ilk başladığım zamanki duygularım nasıldı? Şimdi nasıl? Çok güzel bir resim vardı karşımda. Her geçen gün bu resimde bir kusuru fark ettim. O zamana kadar görmediğim bir kusuru. Kendimi de önemli biri sanıyordum. Bir şeyler yapabilirim diyordum. Ama zamanla öyle olmadığını da anladım.

Aslında her geçen yılın içimi boşalttığının da farkındaydım. Bu memuriyet öyle bir şey. İnsanı korkak yapıyor. Pısırık yapıyor. Dik duran memurdan hoşlanmıyor amirler. Her daim önünde eğilen memur istiyor. Bilse de yalancıktan olduğunu.

Memuriyet yoruyor adamı. Gençken anlamıyorsun bunu. Yorgunluk zehirli bir madde gibi. Atamıyorsun. Her yıl birikiyor içinde. Sonunda taşıyamayacak bir hale geliyorsun.

Ben sevemedim memurluğu. Belki de onun için bu yorgunluğum. Hep “katlanmam gerekir” diye sıktım dişimi.

Düşünüyorum da, içinde çalıştığımız resmi binaların rengi bile yok. Ruhsuz, kimliksiz. Soğuk bir gri. Demir gibi. Memurları da kendine benzetiyor bu sistem. Silikleştiriyor. Hiç bir çıkıntısını bırakmıyor. Törpüleye törpüleye yusyuvarlak yapıyor. Şekilsiz, işe yaramaz bir kitleye dönüştürüyor.

Memur, emir almaktan geliyor. Amir de emir veren kişi. İşler hep talimatla yürüyor memuriyette. Yeni bir şey olduğunda mutlaka amir talimatının alınması gerekiyor. Ordudaki düzenin biraz yumuşatılmış hali. Özünde ast üst ilişkisi. Devlet bu tür ilişkilerden oluşuyor. Dev bir makina. Bütün parçaları birbirine uyum sağlamak durumunda. Yoksa o dev yürüyemez. En tepedeki otoriteye uymak zorunda aşağıdakiler. Yoksa o makina dağılır gider. Tarihte örneği çok.

Devletin de kendini koruyamadığı hastalıkları varmış. İnsana özgü hastalıklar. Adam kayırma hastalığı. Elindeki gücü kendi çıkarları için kullanma hastalığı. Egosuna yenik düşme hastalığı. Korkutma, sindirme hastalığı. Yalakalık hastalığı. Gerçekleri çarpıtma hastalığı.Ters giden bir şeyler olduğunda üstünü örtme hastalığı.

Evet savunma mekanizmaları da vardı. Yanlışlardan korunmak için. Ama oralarda da insanlar görev yapıyor. Şeffaf olmayan sistemlerin hastalıktan kaçma şansı yok ne yazık ki.

Gücün dağıtılması da çok önemli. Kuvvetler ayrılığı deniyor ya. Gücü ele geçirenin mutlaka denetlenmesi gerekiyor. Yoksa çok tehlikeli. Güç, sahibini zehirliyor. Yanlışlardan kurtulamıyor o koltuğa oturan. Çevresindeki yalakaların da etkisiyle kendini ilah zannediyor.

Ben devletin küçük bir memuru olarak bu büyük sorularla da uğraşıp durdum işte. “Büyüklerimiz daha iyi bilirler” deyip geçemedim.

Anladım ki, konu dönüp dolaşıp halka geliyor. Hani “Toplumlar layık oldukları rejimle yönetilirler” diye çok bilinen bir söz vardır ya. Onun için genel seviyenin yükselmesine katkıda bulunmak çok önemli. Yani aydınlanma çok önemli. Doğru bilgiye ulaşılması çok önemli. Demokrasiler çoğunluğun doğru karar vereceği varsayımına dayanıyor. Doğru bilgilendirme olmadan doğru karar verilebilir mi?

Fizikteki bileşik kaplar kuralı burada da geçerli. Dairenin birinde genel seviyenin üzerine çıkılsa bile süreklilik sağlanamıyor. Sistem çekiyor onu aşağıya. Ortalama seviyeye. Gelişmiş devletler gelişmiş toplumlarda mümkün. Yılgınlık için değil bu. Gerçekçi olmak da gerekiyor.

Memuriyeti kabullenme konusunda kendimce çözümler de ürettim aslında. İç dengelerimi korumak için. Sahnede rolümü oynuyormuşum gibi çalışmayı öğrendim. Rolümün gereklerini yerine getirdim. Boynumdaki kıravat da bir kostümdü benim için.

Böylesi de yorucu tabi. Kendin olamadığın için yoruluyorsun. Bir sahtecilik gelip yapışıyor üstüne. Gülüyorsun ama gülmek değil. Selam veriyorsun ama içi boş. İçinden gelen bir şey değil.

Onun için hep hayal kuruyorsun. Kendin olacağın günlerin hayalini. Rolsüz. En sahicisinden. Emirle, talimatla değil. Kendi özgür isteğinle karar vereceğin şeyler yapmayı hayal ediyorsun. Hayali bile güzel.

Belki de hiç olmayacak bir şey bu. Şekspir’in dediği gibi hayatın kendisi bir oyun belki de.

O gün geldi işte. Yeni bir dünyanın kapısını aralıyorum.

10 Haziran 2020, Lahey



Yaşanmış Hikayeler

İbretlik Hikayeler

1
_ok_be_endim
Çok Beğendim
0
be_endim
Beğendim
0
_a_rd_m
Şaşırdım
0
d_nd_r_c_
Düşündürücü
0
be_enmedim
Beğenmedim
0
hi_be_enmedim
Hiç Beğenmedim
Bir Emeklinin Hikayesi
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Dostkelimeler Hikayeler ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!