Doğunun kalbi aç çocukları
Yıl 1973. Siirt’teyim…Konferans vermek için gitmiştim. Konferanstan sonra, “Meşhur bir şeyh var, tanışmak ister misin?” diye sordular. Hay hay memnuniyetle, dedim; gelsin görüşelim…
Baktım arkadaş sıkılıyor. Otuz bin müridi varmış. Anladım ki benim ona gitmemin daha münasip olacağını düşünüyor, söyleyemiyor. Kalkıp gidelim, dedim. Ben herkese her yere giderim, hiç mesele değil.
Şeyhin dergâhına gittik, ona çok hürmet ettim. O da beni çok sıcak karşıladı. Halleştik. Oradan çıkınca tutturdular Tatvan’a konferansa gel, diye. “Orada inançlarında şüpheye düşen gençler türedi. Bunlarla bir konuş.” dediler.
İçimden dedim ki, “Şarkın hamuru dinle yoğrulmuştur, yanlışlık nerede?” Bediüzzaman Hazretleri Hutbe-i Şamiye’de buyurmuş ki, “Biz şarklılar, garplılar gibi değiliz. İçimizde kalbimize hakim, hiss-i dinidir. Kader-i ezeli, ekser enbiyayı şarkta göndermesi işaret ediyor ki, yalnız hiss-i dini şarkı uyandırır, terakkiye sevk eder. Asr-ı saadet ve tabiin bunun bir burhan-ı kat’isidir.”
Çok yanlışlık var ama en mühimlerinden biri, gördüm ki anlayış farkıydı. Adam namaz kılmayan oğluna şöyle sesleniyor: “Namaz kıl, yoksa beni katil edeceksin!” Hikmetsiz sözdür böyle söz. İşe yaramaz, yaramamış da. Mesela ben çocuklarıma dedim ki: “Amerika’da iken gördüm ki Amerikalılar namaz kılmıyor, Fransızlar, Almanlar namaz kılmıyor. Siz de namaz kılmazsanız, Amerikalı olursunuz.”
Salon tıklım tıklım dolu. Yanımdaki arkadaşa, “Hocam, bunlar Türkçe biliyor mu?” dedim, “Çoğu bilmiyor.” dedi. “Niye gelmişler öyleyse?” dedim. “İstanbul’dan hoca geldi deyince, görmeye geldiler.” dedi.
Doğunun mayası dinle yoğrulmuştur…
Çevirmen yardımıyla Tatvanlı gençlere konferans verdim. “Ben Bediüzzaman’ın talebesiyim. Allah Kürtlerden Said Nursi’yi göndermiştir, biz Türkleri de ona talebe etmiştir. Böylece Türkler ve Kürtler kardeş olmuştur.” deyince sevindiler.
‘Dünyaya niçin geldik? Ölüm yokluk mudur?’ gibi iman hakikatlerini anlattım. Tatvan’da değişik türde sert bir zeytin yetişiyor. Bu zeytinin yağını çıkarın, sabun yapıp satın, dedim. Gençlerin çoğu fakir ve işsizdi. Konferansı ilgiyle dinlediler. Yine gel, dediler.
Aradan yıllar geçti. Bugünkü Tatvan çok gelişti, büyüdü, okullar çoğaldı. Tatvan sahilde olduğu için ekonomik yönden de gelişti. Artık Tatvan’da ırkçılık değil tahsil yapma, sanat öğrenme sevdası başladı.
Dünyanın en kalabalık milleti İslam milletidir. Yer altı, yer üstü zenginlikleri İslam milletinin elindedir. Genç nüfus İslam milletindedir. Dünyanın en zengin bölgesi Doğu Anadolu’dur. Bunun için dünyanın bütün oyunları Doğu Anadolu üzerinde döner.
Bunu iyi anlamak lazım!..
Mehmet Akif diyor ki, “Ey koca şark! Ey ebedi meskenet! Sen de kımıldanmaya bir niyet et.
Korkuyorum, garbın elinden yarın, kalmayacak çekmediğin mel’anet.” Keramet göstermiş Akif…