İmam Gazali sözleri

featured

Selam dostlar, konumuzda İmam Gazali sözleri, İmam Gazali’den nasihatler, İmam Gazali’den Hikmetli Sözler, Allah razı olmadığı ihtiyarı yaşlılığında toprakla uğraştırır, Gazali Sözleri felsefe, İmam Gazali Sözleri kısa, resimli İmam Gazali’nin sözleri, İmam Gazali’ye sormuşlar, İmam Gazali kader sözleri, İmam Gazali sözleri Ey Oğul  aramalarında sizlere yardımcı olacak şekilde paylaşmaya çalıştık.   Konunun sonuna Meşhurlardan Sözler Kategorimize link verdik. Faydalı olması dileğimizdir.

Sizler de  İmam Gazali güzel sözleri paylaşmak isterseniz  yorum bölümünden ekleyebilirsiniz. Yorumlarınız bizlere daha iyi paylaşımlar yapmak için yol gösterecektir.

Dostkelimeler.com Türkiye’nin en geniş Güzel sözler, ayetler, hadisler ve atasözleri ve deyimler platformu // Bizleri her türlü sosyal medyadan takip edebilirsiniz. Konumuzun altında linkler mevcuttur.


İmam Gazali Sözleri

İmam Gazali’den Hikmetli Sözler


Cevizin kabuğunu kırıp özüne inmeyen cevizin hepsini kabuk zanneder.


Din bir üsdür, sultan da muhafızdır. Üssü olmayan yıkılmış, bekçisi olmayan da kaybolmuştur.    


Ahiret âlimleri, yüzlerindeki sükûnet, Allah’a karşı zillet ve tevazu ile bilinirler. Huni gibi açılıp kapanan ve gülerken kulaklara kadar yayılan ağızların sahipleri, hareketlerinde ve konuşmalarında hiddetli olan kimseler ise, onların bu şiddet ve hiddetleri gafletlerinden ileri gelmektedir. Böyle hareketler dünyaperestlerin âdetidir.


Kalbin temizlenmesi, ancak dünya şehvetlerinden kaçınmakla mümkün olur. Zikre yakın olmak ise, ancak çok zikir yapmakla mümkün olur. Allah sevgisi ise, ancak marifetle elde edilir. Allah’ın marifeti ise daima zikir yapılmadıkça bilinemez.   


Ölüm anında insanda şu üç sıfattan başka hiçbir şey kalmaz:

1. Kalbin dünya kirinden temizlenmesi.

2. Kalbin Allah’ın zikriyle yakınlık kurması.

3. Kalbin Allah sevgisiyle neş’eye garkolması.


Dünya ve ahiret, kalbin durumlarından iki durumdur. O durumların ölümden önce ve geçici olanına dünya, ondan sonraki kısmına ahiret deniliyor. Ahiret ölümden sonra olandır. Ölümden evvel acil bir şehvet veya bir payın içinde bulunduğu herşey senin için bir dünyadır.   


Nefsini Allah’ın celâl ve azametini, yer ve gökteki saltanatını düşünmeye alıştıran bir kimse için bu şekilde melekütun garip ve acaip sanatına bakmaktan duyulan lezzet; zahirî gözle cennetin bağlarına ve meyvalarına bakmaktan duyulan lezzetten daha üstündür. İşte düşünürlerin dünyadaki hâlleri budur! Acaba ahirette bütün perdeler kalktığı zaman durumları ne olacaktır?


Şehvet kalbe galip geldiği zaman, kalbin en derin hücrelerine nüfuz edemese dahi, şeytan oraya gerleşir. Kötü sıfatlardan uzak olan kalplere gelince, o kalplerde şehvet olduğu için değil, zikirden gaflet edildiği zaman şeytan o kalplerin kapısını çalar. Fakat o kalpler zikre sarıldıkça şeytan geri çekilir.   


Kalp, takva ve iyi amellerle süslenip, kötü sıfatlardan arınmadıkça, o kalpte zikrin hakikati bulunmaz. Aksi takdirde, zikirden dem vurmak nefsin konuşması olup, bu konuşmada kalbin dahli yoktur. Böyle olunca da şeytanın kalpten sürülmesi mümkün değildir.


Bazı kimseler nefislerinde bir yakınlık hissederek ibadetlerinde ve meclislerinde Allah’a yakın olduklarını zannederler. Böylece kendilerinden başka meclislerinde bulunan herkesin bağışlanacağı fikrine saplanırlar. Eğer böyle bir kimseye, bu şekilde sû-i edebinden dolayı Allah Teâlâ, müstahak olduğu muameleyi yapmış olsaydı, hemen o anda helak olurdu.   


Her sâlik, bulunduğu menzil ile geçtiği makamlar hakkında konuşabilir. Kendisinin ulaşamadığı makamlar, ihata edemediği menziller hakkında ise hiçbir şekilde konuşamaz. Ancak onlara gaybî bir şekilde inanır.


Kalbe herhangi birşey geldiği zaman, ondan önceki hakikatler kaçışır ve yerlerini son gelene bırakır.   


Bir kimse herhangi bir imamın mezhebinde olduğunu söyler, fakat o imamın yolundan gitmez ise, onun en büyük hasmı bağlı olduğunu söylediği imamın ta kendisidir. O imam Allah’ın huzurunda şöyle der: ‘Benim mezhebim, istihraç ettiğim ahkâm ile amel etmektir. Dil ile “Ben şu mezhebe bağlıyım’ demek değildir. Dil çalışmak içindir, hezeyan için değildir. O halde, madem sen benim mezhebimden olduğunu iddia ediyorsun, öyleyse neden amel ve ahlâkta bana muhalefet ettin? Oysa ona uyarak Allah’a yaklaşmayı düşündüğün mezhebin esası amel ve ahlâk idi. Bir de utanmadan benim mezhebimden olduğunu iddia ettin. Böyle bir iddia şeytanın kalbe girmesine yardım eden kapılardan biridir. Birçok âlim bu kapının açılması sebebiyle helak olup gitmişlerdir’.


Bir sözü söyleyeceğin zaman düşün! Eğer o sözü söylemediğin zaman mes’ûl olacaksan söyle. Yoksa sus!… 


Dinen yasaklanmış olan tartışmanın sonucu, başkasından dinlediklerine yanlıştır diyerek itiraz etmektir. Mücadelenin sonucu ise, başkasını susturmak, aciz bırakmak, konuşmasını çürütmek ve kendisine cehalet nisbet etmektir.


İmam Gazali’den nasihatler


Alimlerin birbirlerine hücum ettiklerini, birbirlerine hased ettiklerini ve anlaşamadıklarını gördüğün zaman, onların dünya hayatına karşılık ahiretlerini sattıklarına hükmet! Acaba bu kişilerden daha fazla aldanan bir satıcı var mıdır?   


Aklî ilimler iki kısma ayrılır: a) Dünyevî, b) Uhrevî Dünyevi olanlar, tıp, matematik, kozmoğrafya, sanat ve fen ilimleridir. Uhrevî olanlar ise, kalbin hâllerini, amellerin âfetini, Allah’ın sıfat ve fiillerini bildiren ilimdir. İşte aklî ilimlerin bu iki grubu birbirine zıttır. Bütün gayretini bu iki kısımdan birisine sarfedip o sahada derinleşen bir kimse, genellikle öbür kısımda eksik kalır.


Aklî ilimlerin şer’î ilimlere zıt olduğunu ve bu ilimlerin bir arada bulunmadığını ve bulunamayacağını zanneden bir kimsenin bu zannı, basiretsizliğinden ve körlüğünden ileri gelir. Basiretsizlikten Allah’a sığınırız.    


İbadetlerin esası kalbin tezkiyesidir. Kalbin tasfiyesi de marifet nurunun orada doğması ile mümkündür.


Melekût âleminde suretler sıfata tâbidir. Öyleyse kötü mânâ, kötü surette görünür. Demek ki Şeytan, köpek, kurbağa ve domuz suretinde görünür. Bu suretler mânâların etiketidirler ve mânâların doğruluğunu aksettirirler. Bu sırra binaen rüyada maymun ve domuz görmek, kötü insana işaret ettiği gibi, koyun görmek de iç âlemi geniş insana işaret eder. Her rüya bu ölçüye göre tefsir edilir. 


Mide ile fere, ateşe açılan kapılardan birer kapıdır. Çünkü onun aslı tatmin olup doymaktır. Zillet ve inkisar ise cennetin kapılarından birer kapıdır. Çünkü onun aslı acımaktır. Cehennem kapılarından birini kilitleyen, cennet kapılarından birini açmış sayılır. Çünkü bu ikisi, birbirinin zıddıdır. Birisine yaklaşmak öbüründen uzaklaşmaktır.


Fazla doymak ibadetten alıkoyar, ibadeti, kalbin parlaklığını ve düşünceyi kararttığı gibi bunlara bağlı olan hayatı da dumura uğratır. Aç kalmak ise, bütün bu menfi hâlleri müsbete çevirir. Çünkü az yemek bedenin sağlığını koruduğu gibi, çok yemek ve mideyi karışık yiyeceklerle doldurmak damarlarda karışıklık meydana getirir.   


Ruh rabbani bir emirdir. Rabbani demek, onun mükâşefe ilimlerinin sırlarından birisi olması demektir. Bu sırrı ifşa etmek salâhiyeti hiç kimseye verilmemiştir. Çünkü Allah’ın en sevgili kulu olan Allah’ın Râsûlü dahi bu sırrı açıklamamıştır.


Kur’an takvanın, hidayetin ve keşfin anahtarı olduğunu açıkça beyan eder. Takva ise, öğretmen olmadan elde edilen ilimdir.   


Kalbiyle arasındaki perdeler aralanan bir kimseye, mülk ve melekûtun tecellisi görünür. Böyle bir kimse, genişliği yerle gökleri içine alan cenneti müşahede eder.


Takva, çok secdeden ötürü alında iz bırakma veya oruç tutmaktan sararma veya secde ve rükûdan belin bükülme hâli değildir. Eğilen boyunda veya sarkıtılan eteklerde takva aranmaz. Takva, kalplerdeki vera’ hâlidir. Güler yüzle karşıladığın kimse, seni asık bir yüzle karşılar ve bilgileriyle sana mihnet yüklerse, Allah böyle kimselerin sayılarını artırmasın!   


Allah Teâlâ ilim nurlarını insanoğlundan esirgememiştir; Allah Teâlâ cimrilik yapmaktan münezzehtir. İlim nurlarının kalplere akmamasının sebebi, o kalpleri doldurmuş bulunan bulanıklıklar ve kötülüklerdir. Çünkü kalpler kaplara benzer; bir kap su ile dolu ise, havanın o kaba girmesine imkân yoktur. Kalp mâsiva ile dolu oldukça Allah’ın celâl marifeti oraya girmez.


Zaruri miktar dışında uyumak, kalbi öldürür ve kurutur. Yetecek kadar uyumak, gayb sırlarının keşfine vesile olur.   


Allah hakkındaki zannı kötü olan ve insanların ayıplarını araştıran bir kimseyi gördüğün zaman, bil ki böyle bir insanın kalbi hastadır. Mü’min kişi ise, bütün halk nazarında kalbi sağlam olan kimsedir.


Muamele ilminin en yüksek zirvesi, nefsin hilelerine ve şeytanın desiselerine vâkıf olmaktır. Böyle bir ilme vâkıf olmak her insana farz-ı ayn’dır. Fakat ne yazık ki halk bu farzı terketmiş ve vesveselere sebep olan birtakım fuzulî ilimlerle uğraşır olmuştur. İşte bu ilimleri vesile ederek şeytan onları yoldan çıkarmaktadır.   


Mü’minin kalbi ölmez, ilmi, ölüm anında silinip gitmez. Kalbindeki berraklık kesinlikle sönmez.


Şeytanlar tek tek bir araya gelerek toplanmış ordulardır. Günahların her çeşidinin bir şeytanı vardır. Her günah kendi şeytanının davetiyle işlenir.   


Kibrin ilaçlarından biri, emsal olan kimselerle toplantılarda bulunulduğu zaman onları öne geçirmek ve onların aşağısında oturmaktır. Fakat burada şeytanın bir kurnazlığı vardır. Şöyle ki: Kişi ayakkabılarının yanında oturur veya emsalleriyle arasında ne idüğü belirsiz kimseler bulunur ve böylece kendini mütevazi zanneder. Oysa böylesi, kibrin ta kendisidir. Çünkü kalbine ‘lâyık olduğum yeri başkasına terkettim ve tevazu gösterdim’ gibi vesveseler gelir ki işte bu vehim, kibrin ta kendisidir. Kendisine düşen vazife akranını öne alıp, onların arkasında oturarak ayakkabılığa düşmemektir.


Kişinin kendi nefsine hâkim olması saadetin tamamı; şehvetin ve nefsin kişiye hâkim olması ise şekavetin tamamıdır.    


Duanın şartları yerine getirilmediği zaman nasıl geri çevrilirse, zikrin şartları da yerine getirilmediği takdirde böyle bir zikir şeytanı kaçırtmaz.


İnsanların en muttakîsi ve en âlimi, insanlara aynı gözle bakmayandır. Çünkü bazı insanlara rıza ve bazı kimselere de gazab gözüyle bakmak gerekir. Eğer gazab gözüyle bakılması gereken kişiye, rıza gözüyle bakarsan onun ayıplarını göremezsin; zira rıza, insanın gözlerindeki görme hassasını zayıflatır.   


Halk tabakasından biri zina eder veya hırsızlık yaparsa, onun bu suçu ilimle ilgili konuşmasından daha hafiftir. Çünkü Allah’ın dininin inceliklerini bilmeyen bir kimsenin, bu konularda söz söylemesi zamanla kendisini küfre sürükler. Aynen yüzme bilmeyen kimsenin kendisini denize atması gibi… Böyle bir kimse ise muhakkak boğulur.


Ahmaklıkta en ileri gitmiş olan kimse, nefsinin faziletine en çok inanan kimsedir. Akılda en ileri olan kimseler ise, nefsini en fazla itham edenlerdir.


Bâtın ilmi Allah’ın sırlarından bir sırdır. Allah Teâlâ o sırrını dilediği kulunun kalbine ilham eder.


Etrafta ilâhî rüzgârlar esiyor; kalp gözlerini örten perdeleri açıyor. İşte bu gözler Levh-i Mahfuzda, yazılı olan birtakım hakîkatleri görürler.   


Ehl-i tasavvuf, çalışmakla elde edilen ilimlerden ziyade ilhamla öğrenilen ilimlere meyleder. Onun için musanniflerin yazdıkları ilimlere eğilmeye, oradaki sözleri ve delilleri araştırmaya önem vermemişlerdir.


İmam Gazali’ye sormuşlar

Bu kadar kısa hayata bu kadar işi, ilmi nasıl sığdırdınız?

İmam Gazali diyor ki;

Ben Allah’tan dua ederken zaman içinde zaman istedim. Allah da bana zaman içinde zaman verdi. siz de Allah’tan zaman içinde zaman isteyin ve kısa hayata çok şey sığdırın


Akılcılar tarafından inkâr edilen dinî ve gaybî birşey işittiğin zaman, onların bu inkârları sakın seni şaşırtmasın; zira şarkta bulunan bir insanın garbdaki hakikati bilmesi imkânsızdır.   


İman üç mertebedir: a) Halkın imanı olan mukallidlerin imanı, b) Birtakım kelâmî delillere dayanan kelâmcıların imanı, c) Yakîn nuruyla görerek iman eden ariflerin imanı.


İlimlerin içinde en şerefli olanı Allah’ın sıfat ve fiillerini bildiren ilimdir. İnsan bu ilimle kemâle ulaşır. Kâmil olmanın saadetini duyar. İnsanoğlu, Allah’ın celâl ve kemâl sıfatlarının komşuluğuna ulaştığı zaman, bu komşuluğun ona büyük saadetler kazandıracağı muhakkaktır. 


Kalplerin ve insan basîretinin cilası zikirdir. Zikri ancak muttaki kullar yapabilirler. Bu nedenle takva zikrin kapısı; zikir keşfin kapısı, keşif ise büyük zafere açılan kapının ta kendisidir.


Dünya ahiretin tarlası ve hidayet konaklarından bir konaktır. Kendisine, mahiyetine uygun bir ifade olarak dünya denmiştir.   


Hased, helâllik istenecek bir zulüm değildir. Seninle Allah arasındaki bir günahtır. Helâllik ancak azalardan çıkıp başkasına zarar veren fiillerde vacibdir.


Dinde, yücelmişlerin mertebesine erişmeyen kimselerin elinden onları sevmenin sevabı alınmış değildir. İstedikleri zaman onları severler ve bu sevgilerinden ötürü büyük sevaplara nail olurlar.   


Şayet sen Allah’ın marifetine aşık değil isen mazursun! Çünkü cinsî münasebete iktidarı olmayan bir kimse evlenmeye, çocuklar da saltanat tahtına ve tacına hevesli değildirler. Şevk ancak zevkten sonra hâsıl olacak olan bir hâldir. Zevk almayan bunu anlamaz. Anlamayan da aşık olmaz. Aşık olmayan ise istemez. İstemeyen ise idrak edemez ve idrak etmeyen ise esfel-i sâ’filîn ‘de bulunan mahrumlardan olur.


İhtiyacı olan bir kimsenin o ihtiyaca ulaşması için ilk şart, o ihtiyacı sabahtan akşama kadar elde etmedikçe yemek yememektir. 


Ölüm, dünyaya bağlı olanların zannettiği gibi yokluk değildir. Ölüm, sevgilinin huzuruna varman için geçmek zorunda olduğun engelden kurtulmaktır.   


Cin şeytanlarından emin olabilirsin. Fakat insan şeytanlarından şiddetle korun! Çünkü insan şeytanları, cin şeytanlarından iğva ve idlâl vazifesini almışlar ve böylece cin şeytanlarını istirahate göndermişlerdir.


Saadetlerin esası akıl, anlayış ve zekâdır. Akıl nimetinin sıhhatli olması, Allah’ın fıtrat dünyasına büyük bir nimettir. Bu bakımdan eğer akıl, hamakat ve belâdetle ölüp dumura uğrarsa, o zaman her şeyden önce onu elde etmeye çalışman gerekir. 


Kibir, kulun Allah’ın azabından emin olduğunu gösterir. Azaptan emin olmak ise felâketlerin en büyüğüdür. Tevazu ise Allah’tan korkmayı ifade eder. Bu korku ise, saadetin rehberi ve âletidir.


Cehalet, karanlık bir odanın kapısı gibidir; ondan çıkmak için, aydınlık kapıya doğru adım atmak gerekir.


Zenginlik, kalbin zenginliğidir, cüzdanın değil.


En büyük zafer, nefsini yenmektir.


Gerçek özgürlük, nefsin esiri olmamaktır.


Güzellik, gözlerin değil, gönül bakışının işidir.


Sabır, ruhun direncidir.


En büyük hazine, iç huzurdur.


Bir insanın değeri, karakteriyle ölçülür.


Hikmet, bilgeliği elde etmektir.


İyilik, kalpten gelen samimi bir duygudur.


Bir insanın gerçek gücü, içsel huzurudur.


Kibir, insanın en büyük düşmanıdır.


Hakiki zenginlik, mal mülk değil, iç huzur ve manevi zenginliktir.


Bir insanın en büyük düşmanı, kendi nefsi ve kötü arzularıdır.


Bir insanın değeri, Allah’a olan bağlılığıyla ölçülür.


Gerçek mutluluk, iç huzur ve ruhsal tatmindir.


İnsanın en büyük zaferi, kendi nefsiyle savaşmaktır.


Dünyada sahip olduğumuz her şey, bir gün elimizden çıkabilir, ancak iç huzurumuz bizimledir.


İyi bir insan olmak, en büyük erdemdir.


Bir insan, sadece bilgiyle değil, ahlaki değerleriyle de ölçülmelidir.


Kalbindeki nuru koru, çünkü o, karanlık dünyada yolunu aydınlatır.


Zorluklar, insanı güçlendirir ve olgunlaştırır.


Güzellik, içten gelen bir tebessümdür.


İyi niyet, insanın en büyük silahıdır.


Dostluk, kalpler arasında kurulan en kutsal bağdır.


Hayat, bir deneme ve imtihandır.


Bir insanın değeri, aldığı nefesten çok, verdiği nefeste saklıdır.


Sevgi, hayatın anlamıdır.


Bir insanın en büyük serveti, iyi niyetli dostlarıdır.


Kendini tanımak, gerçek bilgeliktir.


Başkalarına yardım etmek, insanın en büyük görevidir.


Kötülük, kalbi kirletir.


Başkalarına karşı şefkatli olmak, insanın en büyük erdemi ve gücüdür.


Güçlü olan, kendi nefsini kontrol edebilendir.


Bir insanın zenginliği, kalbinin zenginliğidir.


Güzel bir karakter, insanın en büyük süsüdür.


Bir insanın değeri, sahip olduğu mal mülk değil, iç dünyasının zenginliğiyle ölçülür.


Bir insanın en büyük zaferi, kendi kötü arzularını yenmektir.


İnsanın en büyük düşmanı, kendi nefsinden başkası değildir.


Sabır, zaferin anahtarıdır.


Gerçek huzur, iç huzurdur.


Güzel ahlak, insanın en büyük servetidir.


Başkalarına karşı anlayışlı olmak, insanın en büyük erdemidir.


Güzel düşünceler, güzel bir hayatın temelidir.


Sevgi ve merhamet, insanın en değerli hazineleridir.


Güçlü olan, öfkesini kontrol edebilendir.


Bir insanın gerçek değeri, yaptığı iyiliklerle ölçülür.


İyi bir insan olmak, en büyük zaferdir.


Kendini tanımak, insanın en büyük hedefidir.


Hayat, neşeli ve sevgi dolu bir yolculuktur.



İmam Gazali’nin bu sözleri, maneviyat, ahlak, iç huzur ve insanın içsel yolculuğu gibi konular üzerine derin düşüncelerini yansıtır. O, İslam düşünce tarihinde önemli bir figürdür ve eserleri günümüzde bile geniş bir okuyucu kitlesi tarafından ilgiyle takip edilmektedir.


İmam Gazali sözleri  konumuzdan sonra diğer konularımıza da bakabilirsiniz… Semih YAŞAR

Lokman Hekim Sözleri

Ahmet Yesevi sözleri

İbrahim Bin Ethem sözleri

1
mutluyum
Mutluyum
0
d_n_yorum
Düşünüyorum
1
sinir_oldum
Sinir oldum
1
_a_rd_m
Şaşırdım
2
be_endim
Beğendim
İmam Gazali sözleri

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

1 Yorum

  1. Büyük alim

    Cevapla
Giriş Yap

Dostkelimeler ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Sosyal Medyada Takip Edebilirsiniz...